Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
after
/ˈɑːf.tər/ = ADVERB: sonra, ardından, daha sonra, arkasından;
PREPOSITION: sonra, ardından, peşinden, izleyen, arkasından, göre, -den sonra;
ADJECTIVE: sonraki, izleyen, sonra gelen;
CONJUNCTION: -dikten sonra;
USER: sonra, sonrası, sonrasında, ardından
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
are
/ɑːr/ = NOUN: ar;
USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
available
/əˈveɪ.lə.bl̩/ = ADJECTIVE: mevcut, geçerli, hazır, müsait, var, eldeki, kullanışlı, işe yarar;
USER: mevcut, mevcuttur, kullanılabilir, uygun, geçerli, geçerli
GT
GD
C
H
L
M
O
balloon
/bəˈluːn/ = NOUN: balon, küre;
ADJECTIVE: balon gibi, kabarık;
VERB: balonla uçmak, şişirmek, abartmak, havadan atmak, zam yapmak, şişmek, balon gibi olmak;
USER: balon, balonu, balloon, balonun
GT
GD
C
H
L
M
O
best
/best/ = ADJECTIVE: en iyi, birinci sınıf;
ADVERB: en, en çok, en iyi şekilde;
VERB: yenmek, geçmek, alt etmek;
USER: en iyi, en, iyi, bölgesindeki en iyi, en çok, en çok
GT
GD
C
H
L
M
O
company
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi
GT
GD
C
H
L
M
O
crow
/krəʊ/ = NOUN: karga, sevinç çığlığı, çığlık, horoz sesi, zenci, kargaya benzer kuş;
VERB: ötmek, ötmek, horoz gibi ötmek, övünmek, sevinç çığlığı atmak, sevinmek, havalara uçmak, hava atmak;
USER: karga, Crow, kuş, kaz, kargası
GT
GD
C
H
L
M
O
customer
/ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif;
USER: müşteri, Musteri, müşterinin, Customer, müşteriye
GT
GD
C
H
L
M
O
customers
/ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif;
USER: müşteri, müşteriler, müşterilerin, müşterileri, müşterilerine
GT
GD
C
H
L
M
O
director
/daɪˈrek.tər/ = NOUN: yönetmen, müdür, yönetici, direktör, idareci, yönetim kurulu üyesi, orkestra şefi, koro şefi;
USER: yönetmen, müdürü, direktörü, yönetmeni, yöneticisi
GT
GD
C
H
L
M
O
ensuring
/ɪnˈʃɔːr/ = VERB: sağlamak, garantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek;
USER: sağlanması, sağlamak, sağlayarak, sağlayan, temin
GT
GD
C
H
L
M
O
erp
GT
GD
C
H
L
M
O
experience
/ikˈspi(ə)rēəns/ = NOUN: deneyim, tecrübe, olay, yaşam, pratik, hayat;
VERB: yaşamak, denemek, tecrübe etmek, başından geçmek, maruz kalmak, görmek;
USER: deneyim, deneyimi, bir deneyim, tecrübesi, tecrübe, tecrübe
GT
GD
C
H
L
M
O
extensive
/ɪkˈsten.sɪv/ = ADJECTIVE: geniş, yaygın, engin, uzatılmış, geniş ölçüde yapılan;
USER: geniş, kapsamlı, geniş bir, kapsamlı bir, yoğun
GT
GD
C
H
L
M
O
focus
/ˈfəʊ.kəs/ = NOUN: odak, odak noktası, dikkati toplayan şey;
VERB: odaklamak, odağı ayarlamak, bir noktada toplamak;
USER: odak, odaklanmak, durulacak, odaklanır, odaklanma
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
given
/ˈɡɪv.ən/ = ADJECTIVE: verilmiş, belli, belirlenmiş, bilinen, doğuştan olan, tarihli ve onaylı;
USER: verilmiş, verilen, verilmiştir, verilir, verildi, verildi
GT
GD
C
H
L
M
O
gives
/ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek;
USER: verir, sağlar, veren, veriyor, vermektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
has
/hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
he
/hiː/ = PRONOUN: o, kendisi;
NOUN: erkek;
USER: o, diye, onun, de, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
identifies
/aɪˈden.tɪ.faɪ/ = VERB: belirlemek, tanımak, kimliğini saptamak, bir tutmak, aynı saymak, desteklemek, destek vermek;
USER: tanımlar, tanımlayan, belirler, tespit, belirtir
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
is
/ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup
GT
GD
C
H
L
M
O
knowledge
/ˈnɒl.ɪdʒ/ = NOUN: bilgi, bilim, irfan, tecrübe, malumat, haber, anlama;
USER: bilgi, bilgisi, bilgiye, bilgileri, bilginin
GT
GD
C
H
L
M
O
market
/ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır;
VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak;
USER: pazar, piyasa, piyasası, piyasada, pazarında, pazarında
GT
GD
C
H
L
M
O
markets
/ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır;
VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak;
USER: piyasalar, pazarlar, piyasaları, pazarlarda, piyasalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
mid
/mɪd/ = ADJECTIVE: orta, ortadaki;
ADVERB: arasında;
USER: orta, ortalarında, ortasında, mid, ortası
GT
GD
C
H
L
M
O
more
/mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok;
ADVERB: daha, bir kat daha;
NOUN: çok, fazla şey, fazlalık;
USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer
GT
GD
C
H
L
M
O
new
/njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş;
USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
one
/wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane;
PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi;
ADJECTIVE: tek, aynı;
USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir
GT
GD
C
H
L
M
O
opportunities
= NOUN: fırsat, şans, uygun durum;
USER: fırsatları, fırsatlar, fırsat, olanakları, imkanları, imkanları
GT
GD
C
H
L
M
O
possible
/ˈpɒs.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: mümkün, olası, olanaklı, makul, akla uygun;
NOUN: rekor;
USER: mümkün, mümkündür, olası, muhtemel, mümkün olan, mümkün olan
GT
GD
C
H
L
M
O
pre
/priː-/ = PREFIX: önceden, ön, öncesi, önce, önceki;
USER: ön, öncesi, önceden, pre
GT
GD
C
H
L
M
O
products
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürünleri, ürünler, ürün, ürünlerin, ürünlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
prospects
/ˈprɒs.pekt/ = NOUN: olasılık, ihtimal, umut, görünüm, beklenti, manzara, muhtemel müşteri, maden damarı belirtisi;
VERB: aramak, maden aramak, ümit vermek;
USER: umutları, potansiyel, beklentileri, umutlarını, olanakları
GT
GD
C
H
L
M
O
range
/reɪndʒ/ = NOUN: dizi, çeşitlilik, menzil, alan, sıra, çeşit, erim, saha, silsile, kuzine, atış alanı, otlak, açık alan, ocak;
VERB: dolaşmak, turlamak, dizmek, sıralı olmak, sıra halinde olmak, gezmek, sürtmek, uzanmak, boyunca gitmek, akıp gitmek, doğrultmak, nişan almak, erimi olmak, erişmek, katılmak, bölgede yaşamak, sıralamak, sıralanmak, tarafına çevirmek;
USER: dizi, aralığı, yelpazesi, aralığında, aralık
GT
GD
C
H
L
M
O
responsible
= NOUN: sorumluluk, yükümlülük, mesuliyet, güvenilirlik, sağlamlık, ödeme gücü, temyiz gücü;
USER: sorumlu, sorumludur, sorumluluk, sorumlusu, sorumluluk sahibi
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
sales
/seɪl/ = ADJECTIVE: satış;
USER: satış, satışları, satışlar, satışı, sat
GT
GD
C
H
L
M
O
sector
/ˈsek.tər/ = NOUN: sektör, bölge, işkolu, dilim, daire dilimi, ölçüm teleskopu;
USER: sektör, sektörü, sektöründe, sektörünün, sektörün
GT
GD
C
H
L
M
O
service
/ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: hizmet, servis, görev, faaliyet, ayin, askerlik, işleme, ibadet, tebliğ, fayda;
ADJECTIVE: hizmet;
VERB: hizmet vermek;
USER: hizmet, servisi, servis, hizmeti, hizmetleri
GT
GD
C
H
L
M
O
strong
/strɒŋ/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, sağlam, sert, şiddetli, ağır, keskin, koyu, gür;
ADVERB: kuvvetle, şiddetle, güçlü olarak;
USER: güçlü, güçlü bir, kuvvetli, strong, mutlaka
GT
GD
C
H
L
M
O
support
/səˈpɔːt/ = NOUN: destek, yardım, dayanak, takviye, arka;
VERB: desteklemek, destek olmak, geçindirmek, sürdürmek, bakmak, tutmak, kanıtlamak;
USER: destek, desteklemek, desteği, destekleyen, destekler
GT
GD
C
H
L
M
O
target
/ˈtɑː.ɡɪt/ = NOUN: hedef, nişan, amaç;
ADJECTIVE: hedef;
USER: hedef, hedefi, hedefe, hedefin, hedefine
GT
GD
C
H
L
M
O
than
/ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan;
USER: göre, daha, fazla, çok, den, den
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
within
/wɪˈðɪn/ = ADVERB: içinde, içinden, içeriden, içeride, içeri, içeriye, için için;
PREPOSITION: içinde, kapsamında, dahilinde, zarfında;
NOUN: iç, iç kısım;
USER: içinde, içerisinde, mesafede olan, içindeki, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
years
/jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş;
USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır
53 words